10 Mart 2015 Salı 13:00 |
|
SU KİRLİLİĞİ Su ve kirlilik. Zıt iki kavram. Birbirine ne kadar uzak. Günümüzde ise iç içe girmiş. Su; durudur, temizdir, temizliktir. ”Akarsu kir tutmaz” demiş atalarımız biz bunu yanlış anlamış ve ne bulmuşsak içine atmışız götürsün diye. Elbette doğadaki su doğal kirlenmeyi kendi devinimi ile temizler. Her türlü evsel atıkların, kanalizasyonların, endüstriyel kirliliğin karıştığı su, artık su olmaktan çıkmış kimyasal bir karışım olmuştur. O’nun kendi kendini temizlemesini beklemek haksızlıktır. Ülkemizin yüzde elliye yakını, sayısı 35 bini bulan köylerimizde yaşıyor. Kalan yüzde ellinin de büyük çoğunluğunun köyle ilgisi ve organik bağları var. İllerde, ilçelerde ve beldelerde çevre temizliğine ilişkin birçok tedbirler alınmış. Milyarlarca lira ödenek ayrılmış ama her ne hikmet ise köylerin temizliği unutulmuş. Adeta köylerimizin çevre sorunlarının kendiliğinden çözüleceği varsayılmış, veya köylerin çevre sorunu olmayacağı düşünülmüş. Bilindiği gibi, eski çağlardan beri köyler su kaynaklarında ve dere başlarında kurulmuştur. Binlerce dere, bizim kentlerimizin su kaynaklarını beslemektedir. Sularımız en başından, çıktığı yerden kirletilmekte ve hiçbir kalıcı yasal çözüm üretilmemekte ve öngörülmemektedir. Son zamanlarda köylerimizde medeniyetin bir ölçütü kabul edilen kanalizasyon çalışmaları dikkatimizi çekiyor. Eskiden sadece yakın evler dereleri kirletirken şimdi adeta bir kampanya tarzında köyün bütün kanalizasyon atıkları ile derelerimiz kirletilmektedir. Çünkü köyde kanalizasyon yapmak, bir takım özel boruları köyün ana yollarına döşenip, köyün bütün pisliğini toplayıp en yakın dereye salıvermek tarzında anlaşılıyor. Bir köyde, arıtma yoksa yapılan kanalizasyonun ne anlamı var? Eskiden maksimum derecede dereleri veya suyu kirletemiyorduk… Şimdi el ele verdik bütün köyün pisliğini dereye akıttık. Bu gidişe bir dur deme zamanı gelmiş geçiyor bile. İlçe ve Beldelere de baktığımızda durum köylerden pek farklı değil. Hemen hemen tamamında kanalizasyon şebekeleri var ama yine çağdışı zihniyetle projelendirilmiş. Köylerden akan dereler ilçe ve beldelere doğru aktığında 830 ilçe ve üçbinbeşyüz beldenin büyük katkılarıyla(!) ikinci bir kirletilme kampanyasıyla karşılaşmaktadır. Dereler ve ırmaklar nüfusun en yoğunlukla yaşadığı illerimize ulaştığında, kirliliğin zirvesine çıkmakta ve artık sağlığımızı tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır.Bugün 81 ilin çok azında arıtma sistemi bulunmaktadır.
Kızıldağ’ın sarp, yalçın kayalıklarından fışkıran, buz gibi, alabalıkların cirit attığı yüksek yaylalardan köpükler saçarak doğan Kızılırmak, geçtiği tüm köyler, beldeler, ilçeler ve iller tarafından öyle kirletiliyor ki erozyonunda etkisiyle denize dökülürken başlangıçtaki o safiyetinden eser kalmıyor. Hedefimiz; bu güzelim ırmaklarımızın denize döküldükleri yerde bile içilebilir olmalarını sağlamak olmalıdır. Bu bir öncelik algılamasıdır. Önceliğimiz; kilit parke mi olmalı, suyun ve sağlığımızın geleceği mi olmalı? Bizim çocukluğumuzda, büyüklerimize su ikram ettiğimizde “Su gibi aziz ol evladım!” duası sadece anılarımızda mı kalmalı? Güzel dinimizin kutsal kitabındaki “Biz bütün canlıları sudan yarattık” öğretisine neden bu kadar yabancılaştık… “Temizlik imandandır” buyuran Yüce Peygamberimizin huzurunda abdest alan bir kişi suyu israf edince Peygamberimiz “suyu israf etme!” buyurmuştu. Adam “Ey Allahın Peygamberi ben abdest alıyorum, abdestte israf olur mu?” diye hayretle sorunca, evrendeki ilk çevrecisi Hz. Muhammet (SAV) dünyanın sonuna kadar insanlık alemine ders niteliğindeki şu emri vermişti:”Bir akar sudan bile abdest alsan yine de suyu israf etme.” Böyle bir inancın ve kültürün sahibi bu aziz milletin su kullanımında ve suyun temizliğinde gereken hassasiyeti göstermesi gerekmez mi? İşe baştan başlayacağız. Köylerimizi ve derelerimizi temizleyeceğiz. Daha doğrusu kirletmeyeceğiz. Kirletmemeyi öğrenmedikçe temizlikte başarılı olamayız. Beldelerimizin, ilçelerimizin ve illerimizin de önceliği, önce arıtma sistemlerini kurup suları kirletmemek ve ardından suyu yerinde kullanmak, tasarruf etmek olacaktır. Çocuklarımızdan emanet aldığımız güzel yurdumuzu onlara daha temiz, daha sağlıklı bırakmak bizim öncelikli görevimizdir. Çocuklarımızın sağlıklı istikbali buna bağlıdır. 21/11/2008 Fatih GENEL | ||||||
Okunma Sayısı
: 3851
| ||||||
|