Biz köydeyken bahar aylarında karların yarım yamalak eridiği ve karın altından karçiçeklerinin çıktığı mevsimlerde koyunların da yavruladığı zamanlardı… Sağım zamanı kuzular analarından ayrı yerde tutulur ve sağım bittiğinde kuzular salınırdı… Ortalığı ‘mee’ çığlıkları sarardı. Hiç rahatsız edici değil, aksine huzur verici bir manzaraydı. Bu seremoni birkaç dakika sürer ve her kuzu anasını her ana kuzusunu bulunca sona ererdi.

Kâbe’de, Beytullah’ ta yani Allah’ın evindeyiz.Dünyanın dört bir yanından her türlü renk, her türlü kültür orada… Bütün makamlar, mevkiler, mertebeler, rütbeler ortadan kalkmış… İki parça beyaz bezden oluşan ihramlar giyilmiş… Aynı mahşer günü gibi… Allah’ın evi tavaf ediliyor. Atomlarda, gezegenlerde, yıldızlarda ve galaksilerde olduğu gibi. Tavaf bütün haşmetiyle ve haşyetiyle devam ederken Kabenin muhteşem ezanı duyuluyor… Ve namaz hazırlığı, Müezzinin kamet sesiyle bir anda tavaf duruyor ve herkes olduğu yerde namaza başlıyor. Semada melekler Kabede hacılar ve halka halka tüm dünyada namaza duruluyor.Binlerce kilometre uzaklardan, uzak memleketlerden gelen aileler, özellikle birkaç aylık bebekleriyle gelen anneler… Tabiki onlar da namaza duruyor ve Kabenin dört bir yanından bebek çığlıkları duyuluyor. Büyük bir hasretle Kabede camaatle vakit namazı kılma fırsatı bulan aileler bebeklerini yanı başlarına bırakıyor ve hayatının en anlamlı namazını kılıyor.Bebek çığlıkları içinde uzuun süren bir namaz… Hiç bitmesin istiyorsunuz…Çığlıklar devam ediyor…Ama hiç rahatsız etmiyor…Namaz bitiyor çığlıklar kesiliyor.Kuzular anasına analar kuzularına kavuşuyor ve tavaf devam ediyor.

 Mekke denince ilk akla gelen KABE! Kabeyi ilk gördüğünüzde ‘Aman Allah’ım ben buraya neden daha önce gelmedim ?’ diye düşünüyor, kabul olması kesin olan duanızı yapma ya başlıyorsunuz.

İbadetin; yapılması zorunlu olan bir görev değil de aslında çok zevkli,aynı yemek yemek gibi haz duyulan bir şey olduğunu hissediyor ve yaşıyorsunuz Kabe de.

Hac ve umre denince önce Kabe… Sonra Tavaf… Ardından Safa ile Merve ve Arafatta vakfe yapmak… Ve tabiki Kuran’ın ilk beş ayetinin nazil olduğu Nur dağı akla geliyor…İlk emir ‘ İkra’yani OKU ! ikinci emir ‘ Kalemle yazı yazmayı öğretti’yani ikinci emir YAZ ! ve ilk beş ayetin sonuncusu ‘ İnsana bilmediklerini öğretti ‘ yani EĞİTİM. Ne enteresan! Okumak, yazmak,eğitim ve öğretim.Kuran’ın nazil olan ilk beş ayetinin vurgusu.

Arafat ‘Cebelü’r-Rahmet’teyiz..Hz Adem ve Hz Havva’ nın dünyaya gönderildiği mekan ve oradan Meş-arilharam diye Kuran da tarif edilen Müzdelife’ye geçiyoruz.Kuran’ın buyurduğu gibi ‘ bolca Allah’ı zikrediyoruz.’Müzdelife müjdeli bir yer,Hz Adem in tövbesinin kabul edildiği islamın şiarlarından bir belde.

Kabenin,Beytullahın yani Allah’ın Evinin hemen yanı başına dev gibi otelleri yapmak çok ilginç…Her ne kadar bu mukaddes beldede kötü sözcükler kullanmamaya çalışsak ta bu çarpık zihniyeti eleştirmeden edemiyoruz.

Karmaşık duygular içerisinde azami ibadet yapma telaşındayız. Dört günde dört umre kısmet oluyor.Umre Kabe’de yapılcak en anlamlı ibadetlerden biri ,ihramlı olarak Hacer-ül evsedin olduğu köşeden başlamak üzere Kabe’nin etrafını 7 kez  dönmek bir tavaf sayılır.Tavaftan sonra iki rekat namaz ve ardından Safa-Merve arasında say denilen 7 kez gidiş-gelişle umre tamamlanıyor

Ve hicret zamanındayız.Allah Rasülünün 1434 yıl önce yol arkadışı Hz Ebu Bekir’le yapmış olduğu Hicret! Mekke - Medine arası 450 km…Yaklaşık iki haftalık uzun ve tehlikeli bir çöl yolculuğu. Bizim Mekkeden Medineye otobüsle yolculuğumuzun hicretin tarihlerine 13 Ocak’a tevafuk etmesi büyük bir mutluluk.

            Ve Medine…Üçüncü Harem Bölgesi.Birincisi Kudüs,ikincisi Mekke ve Hz.Muhammedin Allahın izniyle belirlediği,üçüncü Harem şehri Medine.Hz.Muhammed-i bağrına basan mukaddes şehir.İslamın şekillendiği Kuran’ın büyük bir bölümünün nazil olduğu kutlu kent.Ve Mescid-i Nebevi.Büyük bir heyacanla kendimizi Allah Rasülünün karşısında buluyoruz.Yanı başında Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer.Yaşadığımız bu duygu ikliminin kelimelerle ifadesi imkansız.

            Cennet bahçesi diye tarif edilen minicik mekanda vakit namazı bile kılmak nasib oluyor…Cennet-ül Baki mezarlığında binlerce sahabiyi aynı anda ziyaret ve selamlama…Hz Muhammed’in ilk mescidinde namaz kılmak büyük saadet.

Ve Uhut. Pehlivanların Piri Hz.Muhammed’in Amcası Hz.Hamzanın şehit edildiği yer…

            ‘Leş kargalarının gözlerimizi oyduğunu görseniz bile burayı terketmeyeceksiniz ‘diye emir buyurduğu 50 okçunun konuşlandığı ‘ Ayneyn ‘ tepesindeyiz. Gözlerimizi kapatıyoruz ve UHUT’u hayal ediyoruz; Takdir-i İlahi, kısa bir süre sonra Müslüman olacak olan Halit Bin Velid’in zaferi. İstikbalin sahabisi halin sahabesine galebe çalıyor…’Allah sana yenilgi yüzü göstermesin’ diye Allah Rasülünün duasını alan Halit Bin Velit okçuların hatasını affetmiyor.

            Tekrar Mescid-i Nebevideyiz. Allah Rasülünün huzurunda… Artık veda vakti. Veda namazını öğlen namazı ile birlikte ‘ Cennet Bahçesinde ‘ kılmak nasib oluyor. Daha şimdiden seneye çocuklarımızla gelmeyi planlıyor Allah’a dua ediyoruz.

            Türk Hava Yollarını en büyük uçağını tıklım tıklım dolduran 350 kişilik bir ekiple bu Mukaddes yolculuğu planlayan bizlere bu güzel anları yaşatan Çanakkale seramik ailesine ve kıymetli büyüğümüz Sayın İbrahim BODUR’a şükranlarımızı sunuyor bu yolculuğun yaşamımızda pozitif anlamda bir dönüm noktası olmasını diliyor Allah’a sonsuz hamd ediyoruz. 16 Ocak 2013

Fatih GENEL / fatih@genel.web.tr